Languages فارسی فارسى درى English اردو Azəri Bahasa Indonesia پښتو français ไทย Türkçe Hausa Kurdî Kiswahili Deutsche РУС Fulfulde Mandingue
Scroll down
Aile

Müslüman bir anne ve baba olarak çocuğumuzun yanında hangi yaştan itibaren cinsel konularda dikkatli olmalı ve nelere riayet etmeliyiz?

2016/02/02

Müslüman bir anne ve baba olarak çocuğumuzun yanında hangi yaştan itibaren cinsel konularda dikkatli olmalı ve nelere riayet etmeliyiz?

Müslüman bir anne ve baba olarak çocuğumuzun yanında hangi yaştan itibaren cinsel konularda dikkatli olmalı ve nelere riayet etmeliyiz?

 

İslam dini, her Müslüman anne ve babaya çocuklarının eğitiminde ve terbiyesinde ciddi görevler, vazifeler vermiştir. Cinsel birliktelik öncesinden başlayan çocuğun tam bir yetişkin olana kadar fiziksel ve ruhsal gelişimini doğru olarak tamamlaması için anne ve babanın yerine getirmesi gereken görevleri bulunmaktadır. Bu eğitim sürecinde önemli bir konuma sahip olan konu çocuğun ahlaki eğitimidir. Bu düzlemde çocuğun bireysel ve toplumsal alanda İslami kriterlerle hareket etmesi için edinmesi gereken ahlaki değerlerden biriside hayâ ve iffettir. Her Müslüman anne ve babanın evlatlarında fıtri olan iffet ve hayâ duygusunu bir fidan misali değer vererek onu her türlü felaketten korumasını istenmektedir. Her şeyden önce ise anne ve babanın kendisinin evlatlarında fıtri olan bu değerlere zarar vermemesi gerekir. Zira bireyde iffet ve hayâ duygularının ölmesi veya zayıflaması onun önü alınamaz bir şekilde hayvani duygularda boğulmasına ve öz doğasından ve fıtratından uzaklaşmasına yol açmaktadır.

Hayvansal ve maddi ihtiyaç ve gereksinimlerimiz doğal olmasıyla birlikte kendisine insani ve manevi değerlerin gölgesinde yer edinmeli ve bu doğrultuda ihtiyaçlar şekillenmeli ve giderilmelidir. Aksi takdirde önce aile içerisinde daha sonra ise toplumda orman kanunları hâkim olmaya başlar. Böylelikle her hayvan gibi bütün enerjimizi, varlığımızı, maddi ihtiyaçlarımızı karşılamak için harcarız. Bu ise önce birey daha sonrasında ise yaşadığı toplum için insan denen “fi ehseni takvim”[1] (en güzel şekilde)de yaratılan ve Allah’ın yeryüzünde halifesi[2] olmak için yaratılmış varlığın “esfele sâfilîn”[3] en aşağılık varlığa dönüşmesi demektir. Yaşadığımız çağda her gün binlerce genç kız tecavüze uğramakta, eşcinsellik gibi şeytani sapkınlıklar günden güne yayılmaktadır. Bugün bu felaketlere yol açan caniler dünün çocuklarıydı, aile içinde başlayan iffetsizlikler topluma taşınmış ve her gün şahit olduğumuz ve duyduğumuz iğrençliklerle yoluna devam etmektedir. Öyle ki gelişmişlik iddiasında bulunan batı toplumunda çoğunluk evlilik dışı birlikteliklerle hayatına devam etmeği yeğlemektedir. Öyleyse ebeveyn olarak canımızdan çok sevdiğimiz evlatlarımızı bu tehlikeden korumak için elimizden geleni yapmalıyız. Konuyu daha çok uzatıp siz değerli okuyucuları sıkmamak için direk olarak gündeme aldığımız ana konumuza dönmek istiyorum. Konumuz Müslüman bir anne ve baba olarak çocuğumuzun yanında hangi yaştan itibaren cinsel konularda dikkatli olmalı ve nelere riayet etmeliyiz. Burada dini metinlerden elde etmeye çalıştığımız buyruk ve öğütleri üç ayrı dilimde ele aldık:

a.    Doğum sonrası ve idrak öncesi dönem.

b.    Ergenlik öncesi idrak dönemi.

c.    Ergenlik dönemi ve sonrası.

 

a.    Doğum sonrası ve idrak öncesi dönem:

Bu dönem evladımızın iyiyi kötüden ayırt edemediği dönemdir. İslami literatürde iyiyi kötüden ayırt ettiği döneme çocuğun “mümeyyiz” olduğu dönem denir. Bu evrede çocuk duyduğu, gördüğü yaşadığı olayları tam olarak idrak edemez ancak bu olaylardan görüntüleri zihninde taşır. Bu doğrultuda eylemde ve söylemde her türlü iffetsiz davranıştan sakınmalı ve mümkün olduğu kadar çocuğumuzu iffetsiz sahnelerden uzak tutmalıyız. Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyuruyor: “Allah’a yemin ederim, bir erkek karısıyla cinsel ilişkide bulunursa ve orada çocuk uyanık olarak ikisini cima halinde görürse, sözlerini ve hatta aldıkları nefesi bile duyarsa o çocuk Muaffak olamaz ve zinaya mürtekip olacaktır.[4] Bilindiği üzere bu evrede çocuk duyduğu ve gördüğü olaylardan taklit ederek hareket etmektedir. Yani davranışlarımızla ona örnek oluşturmaktayız. Cinsellik içerikli davranışlara kendi dünyasında anlam veremese dahi onları taklit etmek arzusu duyar. Buradan alınması gereken sonuç evladımızın yanında hiçbir sevgi ve sıcakkanlılık içeren davranış sergilememiz değildir. Bilakis bu davranışlar evladımızda insanı duyguları uyandırır. Öyleyse dikkat ve riayet edilmesi gereken şey cinsel içerikli ve iffet duygusunu zayıflatan davranışlar sergilememektir.

Ailecek irtibat halinde olduğumuz insanlarında bu konularda gerekli hassasiyeti taşıyan insanlar olmasına özen göstermeliyiz. Zira idrak öncesi dönemde genellikle çocuklar anne ve babalarının ilişkide oldukları insanlara karşı ilgi ve alaka duymaktadır. Çocuk, anne ve babanın terbiye amaçlı engellemeleri, sürekli anne babasıyla birlikte olmasından dolayı, bu insanları ara sıra görmeleri ve sevecen yaklaşımları dolayısıyla onların davranışlarını taklit etme noktasında öncelik vermektedirler. Burada almamız gereken sonuç ilişkide olduğumuz insanların konu hakkında gerekli hassasiyeti taşıması gerektiğidir.

Çocuğumuzun oyun arkadaşları onların iç dünyasına en yakın kişiliklerdir. Çünkü bizler idrak düzeyinde iletişimler kuran varlıklarız. Bu durum onların davranış belirlemelerinde kendilerine en yakın kişilik olan oyun arkadaşlarına öncelik tanımalarını sebebiyet verir. Öyleyse çocuğumuzun oyun arkadaşları mümkün olduğu kadar aynı paralelde, hedeflerde eğitilmiş olmaları anne ve babalarının bizlerle aynı hassasiyetleri taşıyor olması gerekmektedir.

İletişim cağında yaşıyor olmamız hasebiyle konuya direkt etki bırakan öğeye dönüşen radyo, televizyon ve internet gibi görsel ve işitsel içerik taşıyan teknolojik aletler. Maalesef günümüz insanının olmazsa olmazına dönüşen bu araçlar içerik olarak iffet ve hayâ duygularımıza en fazla darbeyi vuran kültürel öğelerdir. İlk aşamada kendimizi bu içeriklerden uzak tutmalı bunun yanında ise kesinlikle evlatlarımızı kapitalist dünyanın insana hiçbir değer vermeyen vahşi canavarından uzak tutmalıyız. Zira bu araçlar beşikteki bebeğimizi bile bir müşteri olarak görmekte ondan elde edebileceği bütün kazancın hesabını yapmaktadır. Elde edeceği bu kazancın o çocuğun hayatına veya insanlığına mal olmasının bu düzen için hiçbir önemi yoktur. Öyleyse ilk aşamada çocuğumuzu bu keskin bıçaktan uzak tutmalı doğal oyun ortamları hazırlamalıyız.

 

b.    Ergenlik öncesi idrak dönemi:

İdrak dönemi yani çocuğun mümeyyiz olduğu dönem gerçekte çocuğun eğitim dönemidir. Bu dönemde çocuğa başarılı ve İslami kriterler çerçevesinde bir eğitim ve terbiye vermeye muaffak olursak Allah’ın izniyle çocuğumuzu ergenlik dönemine hazırlamış oluruz. Bir önceki dönem çocuğumuzda var olan idrak yetersizliği sebebiyle daha çok çocuğumuz kötülüklerden beri etmek ve iyiliklere alıştırmak dönemiydi. Diğer taraftan bu çalışmamız fıtratıyla örtüştüğünden ötürü nispeten daha rahat olduğumuz bir dönemdi. Özetle idrak öncesi dönem koruma dönemidir. İdrak dönemi ise eğitme dönemdir. Çocuk doğası gereği nasıl elinin işlevini keşfettiği zaman onu kullanma güdüsünde ise idrak yeteneğini keşfettiği zaman da aynı içgüdüyle hareket eder. Bu dönemde öncelikli hedefimiz çocuğun eğitilmesi olmalıdır. Koruma mantalitemiz eğitimine zarar vermemelidir. Genellikle Müslüman ailelerin en başarısız oldukları dönem de bu dönemdir. Ergenlik döneminde yaşanılan sorunlar bu dönemin verimli bir şekilde geçirilememiş olmasından kaynaklanır. Bu dönemde çocuk iyiyi kötüden ayırt edebilme kabiliyetine ulaşır öyleyse yapmamız gereken en önemli çalışma iyi ve kötü kavramlarını ve reel örneklerini onun idrak yeteneği ölçüsünde ona aktarmamız olacaktır. Şimdi bu genel açıklamadan sonra ana konumuza dönecek olursak aşağıda bu dönemde çocuğumuzun yanında cinsel konularda nelere dikkat etmeli, nelere riayet etmeli ve konu ili ilgili hangi öğretileri aktarmalıyız kısaca değinmeye çalıştık. Sizden ricamız bu tavsiyelere mümkün olduğu kadar özen göstermeniz ve uygulamaya çalışmanızdır.

İdrak eden çocuğa şer’i edepleri öğretmek gerekir. Çocuğumuza karşı cinse karşı nasıl davranması gerektiği öğretilmelidir. Bu alanda olumlu davranışlar sergilediği anda onurlandırılmalı, büyüdüğü dile getirilmeli ona bir yetişkine gösterilen saygı gösterilmelidir. Bu onun laubali bir kişiliğe sahip olmasının önüne geçektir. Bunun yanında taharet adabı ve giyim kuşam adabı öğretilmelidir. Adaba riayet etmesi durumunda ödüllendirilmeli onun bulunduğu ortamlarda yakınlarıyla paylaşılarak bu davranışların onu insanların gözünde değerlendirdiği kavratılmalıdır. Bu eğitim çerçevesinde kıza annenin, erkek çocuğa da babanın eğitmenlik yapması daha doğru olur.

Baba ve anne yalnız olduğu sırada onların yatak odasına girerken çocuğun izin istemesi gerekir. İslam çocuğun anne ve babasının istirahat ettiği mekâna girmeden önce izin istemesini vurgulamıştır. Bu emrin hedefi, çocuğun anne ve babasının cinsel ilişki sahneleriyle karşılaşmasını ve bunun neticelerini engellemektir. Bu konu hakkında Kur’an şöyle buyuruyor: “… Sizden henüz bulûğ çağına ermemiş olanlar, günde üç defa; sabah namazından önce, öğleyin elbiselerinizi çıkardığınız vakit ve yatsı namazından sonra (yanınıza girecekleri zaman) sizden izin istesinler. Bu üç vakit sizin soyunup dökündüğünüz vakitlerdir. Bu vakitlerin dışında (izinsiz girme konusunda) ne size, ne onlara bir günah vardır. Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz…”[5] Ayeti kerimeye dikkat edecek olursanız tam bir yasaklama yoktur. Zira tam yasaklama çocukta merak uyandırır. Bu düstur onu cinsel içerikli sahnelerden uzak tutmak içindir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli konu idrak dönemi aynı zamanda çocuğun merak dönemidir. Hakkında bilgi sahibi olmadığı her sahne ve ses onda merak uyandırır. Doğal olarak merakının peşinden gider. Bilgi elde etmek için genellikle meşru olmayan yollara başvurmak durumunda kalır. Bu ise ona daha büyük felaketlerin kapısını açar gerekli akli ve ahlaki yetkinliğe ulaşmadan fiziksel olarak henüz hazır olmadığı değişimler yaşar.

Bu dönemde çocuklarımızın yanında giyim ve kuşamlarımıza dikkat etmemiz gerekmektedir. Bu davranışımız bir taraftan onun iffet ve hayâ duygusunun gelişmesine diğer taraftan onun içi önemli bir olgu oluşturmamıza yol açacaktır. Bunu unutmayın cinsel güdüler uyarılmadıkça doğal seyrinde hareket eden güdülerdir. Uygunsuz kıyafetler bu güdülere hitap eder. Burada ifade etmek istediğimiz şey bir çocuğun annesine karşı şehvet besleyebileceği değildir ayrıca bu mümkündür de. Nitekim şuanda batı medeniyetinde aile içi cinsel sapıklıklar yaygınlık kazanmıştır. Asıl sorun zihnimiz elde ettiği görüntüye bakıp geçmediği onu diğer bilgilerle karşılaştırdığı ve bu görüntü üzerinden hayal dünyasını harekete geçirdiği gerçeğidir.

Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyuruyor: “On yaşına geldiklerinde oğlanların, kızlar ile oğlanların ve kızların yataklarını birbirinden ayırın.”[6] İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: “On yaşındaki oğlan bir çocuğun yatağını kadınlardan ayırmanız gerekir.”[7] Bu hadisler ışığında on yaşında bir çocuğun sahip olduğu cinsel hormonların aktif olabilecek yetkinliğe kavuştuğu anlaşılmaktadır. Hadislerde geçen on yaş ifadesi özellikle günümüz dünyasında hormon deposu olan doğal olmayan besinler göz önüne alındığında daha erken yaşları kastettiği düşünüle bilinir. Nitekim 7 yaşında kız çocuklarının 10 yaşında erkek çocuklarının fiziksel olarak ergenliğe ulaştığına şahitlik etmekteyiz. Aileler böylesi dengesizliklerle karşılaşmak istemiyorlarsa imkân dairesinde hormonsuz besinler tüketmeye çalışsınlar.

Özellikle cinsel hormonların aktif olabilecek yetkinliğe kavuştuğu çağda hatta mümkünse daha öncesinde evlatlarımızı muhtemel namahrem iletişimlerden uzak tutma çabasında olmamız gerekir. Maalesef yaşadığımız toplum bu ve benzeri gerçekleri görmezlikten gelip böylesi hassasiyetlere sahip insanları aşağılama çabasındadır. Bu aziz dostlarla şu açı noktayı paylaşmak isterim; Günümüz İngiltere’sinde ne yazık ki ortaokulda eğitim gören kız çocukları arasında en moda aktivite hamile kalmak, bu sayede arkadaş gruplarına katılabilmekte ve büyüdüklerini ispatlamaktalar. Aktardığım bilgiyi arzu ederseniz internetten elde edebilirsiniz. Yirminci yüzyıl öncesinde İngiliz halkı bu konularda hassas toplumlardan biriydi. Bugünse dini ve ahlaki hassasiyetlerini yitirmesi sebebiyle böylesi bir rezaletle baş başa kalmış durumdadır.

İdrak öncesi dönemde de değindiğim gibi radyo, televizyon ve internet gibi görsel ve işitsel içerik taşıyan teknolojik araçlar içerik olarak iffet ve hayâ duygularımıza en fazla darbeyi vuran kültürel öğelerdir. İdrak döneminde evlatlarımız bu araçlardan uzak tutma şansımız bulunmamaktadır. Böylesi kati yaptırımlar evlatlarımızın bizlerden uzaklaşmasına yol açar. Öyleyse yapabileceğimiz en doğru adım bu araçları yatak odası gibi özel mekânlarda değil de herkese açık olan oturma odalarına koymaktır. Bunun yanında kesinlikle evlatlarımız bu araçları kullanırken uzun bir süre boyunca onları yalnız bırakmamalıyız. Eğer gerçekten ruhsal ve fiziksel acıdan sağlıklı insanlar yetiştirmek istiyorsak bu araçları kullanırken zamanımızı boşa geçirmekten ve sanal yaşamlardan başka getirisi olmayan yapımları değil de eğitici ve bilgilendirici programlara yer vermeliyiz. Daha açık ifade etmek gerekirse yaşadığımız yüzyılda İslam toprakları kültürel, ekonomik, akademik hatta fiziki işkâl altındadır. Böylesi içler acısı bir durumda oturup aşk, yalancı kahramanlıkların anlatıldığı ve her türlü ahlaksızlığın tanıtıldığı dizileri, filmleri izleyerek ve çocuklarımıza izleterek insan yetiştirilmez.

 

d.    Ergenlik dönemi ve sonrası:

Eğer idrak döneminde çocuğa başarılı ve yeterli bir eğitim sunula bilinmişse çocukta doğal olan insani erdemler fiiliyata dönüşür ve açığa çıkar. İşte bu yüzden İslam dini ergenlik çağına gelmiş bir çocuğa mükellef[8] gözüyle bakar. Yeni doğan bir çocuk yürümek, elini kullanmak gibi fiziksel yeteneklerinin farkına varınca bütün cabasını ve enerjisini bu yetilerini geliştirmek için harcamaktadır. Aynı şekilde ergenlik dönemine gelen gençte sevgi beslemek, bağlanmak, sosyal iletişime geçmek gibi ruhsal yetenekleri açığa çıkar bütün enerjisini ve çabasını da bu yeteneklerini fiiliyata kavuşturmak için harcar. Buradaki kırılma noktası şudur: Eğer evladımızı fıtratıyla örtüşen dini ve ahlaki değerlerle tanıştırabilmişsek keşfettiği bu yetenekleri ve ihtiyaçları dini ve ahlaki değerler doğrultusunda fiiliyata kavuşturmaya, gidermeye çalışır. Aksi takdirde bir hayvan gibi olayı fiziksel boyuta indirger ve bir hayvan gibi onu karşılamak için gücünün yettiği her eylemi sergilemekten kaçınmaz.

Bu evrede anne ve babanın önemli vazifesi çocukları aşamalı olarak evliliğe hazırlamaktır. Anne ve baba çocuğun açığa çıkan cinsel güdüsünü görmemezlikten gelme gibi bir şansı yoktur. Doğal ihtiyaçlar tedarik edilmesi gereken ihtiyaçlardır. Bu ihtiyaçlar bastırılarak yok edilemez ancak böylesi bir tavırla onları ruhsal dengesizliklere iteriz. Bu ihtiyacı karşılamanın insanın diğer boyutlarını da öngören en doğal ve insani şekli evliliktir. Evlilik saadete ve kemale giden yolda hayatları birleştirmektir. Kadın ve erkeğin sahip olduğu fiziksel ve ruhsal özellikler birbirlerini tamamlayan özelliklerdir.

Daha öncesi dönemlerde ifade ettiğimiz kılık kıyafette iffete uygunluk, özel hayatımızı onların gözü önünde yaşamamak, iletişim araçlarında gerekli duyarlılığın gösterilmesi bu dönemde de geçerliliğini sürdürmektedir. Ama önceki dönemlerde gerçekleştirdiğimiz çalışmalar koruma ve eğitme statüsündeydi. Artık çocuğumuzda açığa çıkan ergenlik sorunları dolayısıyla konu daha da ciddiyet kazanmıştır. Sergileyeceğimiz yanlış davranışlar onlar üzerinde daha derin etkiler bırakacaktır. Buda bizlerin daha duyarlı ve dikkatli olması gerektiği gerçeğini açığa çıkarır.

Ergenlik döneminde evladımızla aramızda olması gereken en önemli unsur iletişimdir. İletişim bozukluğu ve eksikliği onları içinden çıkılmaz bir çaresizliğin içine iter. Bizlerle yaşadığı iletişim eksikliğini ve bozukluğunu gidermek için kendini toplumun kucağına bırakır. Genellikle toplumda karşısına çıkan şahsiyetler ya kendisi gibi boşluğa düşmüş gençler ya da bu gençler üzerinden çıkar sağlama çabasında olan sömürücülerdir. Öyleyse evladımızla her ne sorun yaşarsak yaşayalım ona karşı kapımızı kapatmamalıyız. Zira onlar Allah’ın bizlere yetiştirmemiz için verdiği emanetlerdir.

Bu evreyle ilgili şunu ifade etmek isteriz; 15 yaşında ergenlik çağına ulaşmış bir insanı 30 yaşında evlendirmek ona yapıla bilinecek en büyük zulümdür. Bunun reel dünyadaki karşılığı şudur güneş altında duran bir fidana su vermemek. Dolayısıyla ergenlik döneminde ebeveynlerin en önemli önceliği evlatlarının evliliğinin alt yapısını hazırlamak olmalıdır onlara mal mülk bırakmak değil.

Özetleyecek olursak doğum sonrası ve idrak öncesi dönem gözetme ve koruma dönemi; ergenlik öncesi idrak dönemi eğitim ve terbiye dönemi; ergenlik ve sonrası ise iletişim ve yardım dönemidir. Cinsel konularda çocuklarımıza karşı sergilememiz gereken davranışlarda bu çerçevede şekillenmelidir. Siz değerli Müslümanlardan ricamız bu konuyu önemsemeniz ve batının içine düştüğü durumdan ibret almanızdır. Aksi takdirde gelecek nesil şuan batı toplumunun yaşadığı felaketle karşı karşıya kalacaktır. Bizden önceki nesle iyice kulak verdiyseniz bu cümleyi özellikle muhafazakâr ailelerden çokça duymuşsunuzdur: “ Bizim Aileden hırsız çıkmaz, namussuz çıkmaz, kumarbaz çıkmaz, içki içen çıkmaz.” Şimdi gerçekten etrafınıza iyice bakarsanız ne yazık ki toplumumuzda bu Ahlaksız davranışları sergileyen insanların çoğu bu muhafazakâr ailelerin evlatlardır. Çünkü zahiri bir din anlayışına bürünüp evlat yetiştirmek yerine dünya peşine düştüler. Akşamları eve gelip televizyonun karşısına geçip uyuyakalmayı beklediler. Gelecek neslin şuan batı toplumunun boğulduğu şeytani sapıklık olan eşcinselliğe ve sıradanlaşan evlilik dışı birlikteliklere yani zinaya duçar olmasını istemiyorsanız. Ciddi olarak bu konuları önemsemeye ve gerekli önlemleri almaya başlayın. Aksı takdirde evlatlarımızı bu sapkınlığın içinde yüzerken izlemeye kendimizi hazırlasak iyi olur.

Konuştuğumuz şeyler insan olarak var olan durumu ortaya koyduğumuz ve yapıla bilinecekleri ifade etmeye çalıştığımız bir çabalamadan ibaret. Asıl olanın Allah Teâlâ’nın kendisi olduğunu ve onun her şeye kadir olduğu asla unutmayın. Öyleyse bu ağır sorumluluğu yerine getirmede her zaman gözümüzü onun lütfuna, inayetine dikmekten, aklımızı onun hikmetine odaklamaktan, kalbimizi ise onun Rahmetine yönlendirmekten bir an dahi gaflet etmemeliyiz.

                                                                                                           Mustafa Öz

[1] Tin,4.

[2] Bakara,30.

[3] Tin 5.

[4] Kafi, c. 5, s. 500.

[5] Nur, 58 ve 59.

[6] Şeyh Saduk, Men La Yehzuruhu el-Fakih, c. 3, s. 436.

[7] Kafi, c. 6, s. 47.

[8] Mükellef: Allah katında yaradılış hedefi doğrultusunda hareket etmesi gereken yetişkinliğe ulaşmış insana denir. Ergenlik çağına gelmiş insan mükellef insandır.