Cennet gençlerinin efendisi, Allah Resulünün ciğer paresi Allah’ın aslanı Ali’nin oğlu, dünya ve ahret kadınlarının efendisi Fatıma’nın canı Hasan; Allah yolunda şehadeti baldan tatlı bilen Kerbela’nın akasyası Kasım’ı yetiştiren Hasan, Ehlibeyt ’in kurtuluş gemisini en karanlık fırtınalardan sağ salim çıkaran Hasan, savaş meydanlarında yarensiz kalan kalan yiğit Hasan. Bugün Muaviyelerin cirit attı yezitlerin boy gösterdiği İslam topraklarında yürürken gönlüme düştün ey benim mazlum İmamım. Ehlibeyt dostlarının arasında bile hakkıyla yâd edilmeyen göklerin ve yerin hücceti. Evladın Ali ibn. Rıza gurbetedir ama yezitler sana evini gurbet eylemişler. Bugün seni yazmak seni okumak seni yâd etmek isterim.
İlahi Name’nin ilk beytidir Hasan ve bu hakikat güneşi meşhur olan rivayete göre mübarek Ramazan ayının 15. gecesinde hicretin 3. yılında Medine’de doğmuştur.[1] İmam'ın doğumunun Şaban ayında olduğunu zikreden zayıf rivayetler de mevcuttur. Büyük ihtimalle bu tarih İmam Hüseyin’in (a.s) doğum tarihi ile karıştırılmıştır.[2]
Allah Resulünün gülen yüzü olmuştur Medine sokaklarında Allah Resulünün nefesi olmuştur Medine gençlerine adını da künyesine Âlemlere Rahmet olarak gönderilen dedesi vermiştir. [3], doğumunun yedinci gününde Fatıma(s.a) Anamız açan gülünü babasının yanına götürür. Allah Resulü ona bakar ve gördüğü güzelliği ancak güzellikle betimler. Adı Hasan olacaktır çoktan göklerden seda yükselmiştir; Hasan yani “büyük güzellik”. Ebu Muhammed’dir künyesi Allah Resulü böyle uygun görmüştür; Allah’ı Âlem belki de bu güzelliğin kendi adıyla anılmasını istemiştir. Hazretin lakaplarına gelince Zeki, Mücteba, Taki, Sait olarak aktarır büyüklerimiz. [4]
Nübüvvet evi bir yıl sonra diğer güzelliğini de kucaklar. Artık Allah Resulünün gönlünü ve Ali İle Fatıma’nın evini İlahi Name beyitleriyle şad etmiştir. Sonra ayrılık hicran günleri gelir önce dedesi Peygamber Efendimiz(s.a.a) dünyadan göçer. Kısa süre sonra hicran acısından ve yaşatılan ıstıraplardan ötürü Nübüvvet evinin gülü solar İmam Hasan(a.s) 7yaşındadır felek ondan çok şey çalmıştır. Artık öksüzlüğü bütün acısıyla hissetmektedir. Bu günler gelip geçer yine gelip çatar hicran günleri zira Babası Muvahhitlerin Mevla’sı İmam Ali’de mihrapta kanlar içinde Kâbe’nin rabbine kavuşmayı irade eder. Atık Âlem ona emanettir. Mahlûkatın İmamı odur. İmamet ona ulaştığında ise 37 yaşındaydı İmam Hasan(a.s).[5] Şeyh Müfit, İrşat kitabında şöyle diyor: İmam Mücteba ’ya biat (İmametinin başlangıcı), hicri kırkıncı yılda Ramazan ayının 21’i olan Cuma günü gerçekleşti.[6] Artık vahiy güneşi(s.a.a) da yoktur Allah’ın aslanı da. Yılanlar bütün güçleriyle insanlığın canına düşme hayâsızlığına yeltenmiş gözlerini kan bürümüştür.
Hz. Hasan(a.s) yaklaşık olarak 6 ay 3 gün devletin idaresini elinde bulundu. Bu süre zarfında bütün gücüyle Müslümanlara basiret kazandırıp Emevi zulmünün kök salmasının önüne geçmek için çaba sarf etti. Maalesef olması gereken oldu ve savaş meydanlarında yalnız bırakıldı. Küfe yeniden küfe olduğunu hatırlattı. Çaresiz Hicri 41. yılında Muaviye ile ateşkes imzaladı. Babasının kaderini paylaşmak zorunda kaldı Müslümanların gözünü Şam’ın yeşil sarayının şatafatı ve dünya vaatleri almıştı. Ateşkesten sonra İmam Hasan (a.s) Medine’ye döndü ve ömrünün son on yılında orada sükûnet etti. Bu süre zarfında bütün gücüyle yeniden Medine’yi Allah Resulünün olduğu zamana döndürmeye çalıştı. Sosyal alanda İslam’ın kökleşmesi ve kültürle iç içe geçmesi için her şeyi göze alarak ulvi duruşuna devam etti. Hicri ellinci yıla gelindiğinde Muaviye Emevi zulmünün devamını sağlamak için İmamı şehit etme kararı aldı. Peygamber’in (s.a.a) vefat yıldönümü olan Sefer ayının 28. günü 47 yaşındayken [7] Eş’as Kindi’nin kızı eşi Cu'de tarafından zehirlenerek şehit edildi. Muaviye’nin hile ve entrikası ile adı geçen kadını oğlu Yezit b. Muaviye ile evlendirme vaadiyle İmam Hasan’ı zehirletmiştir. İmam Hasan(a.s) içtiği zehir ve 40 gün süren acılara tahammül ettikten sonra Hakka kavuştu.[8] Kardeşi İmam Hüseyin (a.s), gusül ve kefen işlemlerinden sonra Cennet’ul Baki’de bulunan büyükanneleri Fatıma binti Esed’in (r.a) yanına defnetti.[9]
Şimdi sizleri İmam Hasan(a.s) hakkında nakledilen bazı faziletlerle baş başa bırakıyorum böylelikle inşallah Allah’ın inayetiyle O Hazretin sevgisi gönlümüzde yeşerir ve Hakkı ve Hak ehlini sevenler kervanına katılırız.
İmam Hasan(a.s)’in adını Allah Teâlâ’nın belirlemesi:
Cabir b. Abdullah diyor ki: Hz. Zehra (s.a) evladı dünyaya getirdikten sonra İmam Ali’ye şöyle dedi: Onun için bir isim seç. Hz. Ali (a.s) buyurdular: Ben bu çocuğa konulacak isim konusunda Peygamber’den (s.a.a) öne geçmem. İmam Hasan’ın kundakta Hz. Resulullah’ın (s.a.a) huzuruna getirdiler ve dediler ki; Ey Allah’ın resulü bir isim seç. Peygamber (s.a.a) buyurdu ki: Çocuğa isim koyma hususunda Allah’tan öne geçmem. Sonra Allah Teâlâ, Cebrail’e haber göndererek “Muhammed (s.a.a) çocuk sahibi oldu, ona git ve tebrik et ve ona söyle ki Ali’nin sana nispeti Harun’un Musa’ya olan nispeti gibidir. Öyleyse ona Harun’un oğlunun adını ver.” dedi. Cebrail, Peygamber’e (s.a.a) nazil oldu ve Allah tarafından onu çocuğun doğumu için tebrik etti ve dedi ki: Allah buyuruyor ki: Fatıma’nın çocuğunun adını Harun’un oğlunun ismi ile adlandır. Peygamber (s.a.a): “Harun’un oğlunun adı nedir?” diye buyurdu. Cebrail: “Şibr” diye cevap verdi. Peygamber (s.a.a) buyurdular ki: Bizim dilimiz Arapçadır! Cebrail cevap verdi: Onun adını Hasan koy. Peygamber (s.a.a) de onun için Hasan adını beğendi.[10]
İmam Hasan (a.s), Cennet gençlerinin efendisi:
Cabir, Peygamber’den (s.a.a) şöyle naklediyor: Cennet gençlerinin efendisini görmek isteyen, Ali(a.s) oğlu Hasan’ın cemaline baksın.[11]
İmam Hasan’ın heybet ve azameti, Peygamber’in (s.a.a) heybeti ve azameti:
İbni Ali Rafiî babasından, o da Ebu Rafiî kızı Zeynep’ten naklediyor: Hazreti Fatıma (s.a) iki oğlu Hasan ve Hüseyin ile Resulullah’ın (s.a.a) huzuruna vardı… ve dedi ki: “Bu ikisi sizin oğlunuzdur. Öyleyse onlara sizden yadigâr ve miras kalacak bir şeyler öğretin.” Peygamber (s.a.a) onlar hakkında şöyle buyurdu: “Hasan bendeki heybet ve azamete sahip Hüseyin de bende olan cesaret ve cömertliğe sahiptir.” Diğer bir rivayette ise Muhammed b. İshak’ın naklidir. Şöyle buyuruyor: Resulullah ’tan (s.a.a) sonra hiç kimse şeref ve itibarda Hasan b. Ali'ye ulaşmamıştır. O diyor ki: Ben Mekke yolunda şahsen şahit oldum ki İmam Hasan(a.s) merkebinden indi ve yaya olarak yoluna devam etti. Yol arkadaşlarının tamamı hatta Sa’d b. Ebi Vakkas bile bineğinden inerek İmam (a.s) ile birlikte yürüdüler.[12]
İmam Hasan Mücteba (a.s) halkın Resulullah’a (s.a.a)’a en çok benzeyen:
Enes ibn. Malik’ten nakledildiğine göre, hiç kimse Allah Resul’üne (s.a.a) Hasan b. Ali’den (a.s) daha çok benzemezdi.[13]
Allah Resul’ünün (s.a.a) İmam Mücteba ‘ya (a.s) olan aşırı sevgisini açığa vurması:
Sahih’i Müslim kitabındaki rivayete göre, Allah Resulü (s.a.a) İmam Hasan (a.s) hakkında şöyle buyuruyor: “Ben Hasan’ı seviyorum, Allah'ım! Sen de her kim onu severse sev.”[14]
Bera’ b. Azib’den nakledilen diğer bir rivayette şöyle diyor: Ben, Hasan’ın Allah Resul’ünün (s.a.a) omuzlarındayken Hazretin şöyle buyurduğunu gördüm: “Allah'ım! Ben onu (Hasan’ı) seviyorum, sen de onu sev.”[15]
İmam Hasan’ın (a.s) züht ve ibadeti:
“Emali” kitabında şöyle nakil olunmaktadır: İmam Mücteba (a.s) kendi zamanında halkın en abidi, zahidi ve faziletlisiydi. Hac için yola çıktığında yaya gider hatta bazen yalın ayak ile hacca giderdi. İmam Hasan (a.s) ölümü yâd ettiğinde ağlar ve kabir ve kıyameti andığında ise gözünden gözyaşları dökülürdü.[16]
Allah yolunda bağış ve cömertliği
İmam Hasan(a.s) cömertlik ve bağış ehliydi. Halk arasında bu özelliğiyle meşhurdu. Bu konuda birçok rivayet gelmiştir. Bihar’ul Envar’ın sahibi Allame Meclisi, Hilliyetul-Evliya’dan şöyle nakleder: İmam Hasan (a.s), iki defa tüm varlığını Allah yolunda ihtiyaç sahipleri arasında dağıttı.[17]
Fakirlere karşı tevazu ve sevgisi:
İbni Şehri Aşub, El-Fünun kitabında Ahmet Müeddip’ten ve Nizhetul-Ebsar’da ibni Mehdi’den naklediyor ki: İmam Hasan (a.s), bir yerden geçiyordu. Fakirlerden bir gurubun yerde oturduğunu, sofralarında bir miktar ufalanmış kuru ekmek olduğunu ve onu yediklerini gördü. Hazreti davet ederek kuru ekmekten meyletmesini söylediler. İmam (a.s) da bineğinden inerek onların yanına oturdu ve kuru ekmekten yedi. Hazret ’in vücudunun bereketiyle ekmek o kadar çoğaldı ki herkes ondan yedi ve doydu. Yemekten sonra İmam Mücteba (a.s), onları kendi evine davet ederek ağırladı.[18]
Eğer yüzümüzü Allah Teâlâ’nın hidayet kitabı olan çevirecek olsak İmam Hasan(a.s)in Allah Teâla’nın bütün kötülükleri (pislikleri) onlardan uzak kılmış ve onları pak ve tertemiz(Mutahhar) kıldığı Ehlibeytten olduğunu. Ve Allah Resulü (s.a.a), Ehlibeyt ile birlikte Necran Hıristiyanları ile mübahele katıldığını görürüz.
Ey Allah’ın Hücceti Allahtan senin sevgini bizlere inayet etmesini ve bizlere sana ziynet olan sevenlerinden olmayı nasip olmayı istiyoruz.