Seyyide Fatıma (s.a)
Seyyide Fatıma (s.a)
Vahyin güneşinin batmasına takat edemeyen dolun ay Seyyide Fatıma
Sadece yetmiş beş gün sonra Cemali Ekberin aşkıyla yanıp solan Seyyide Fatıma
Gelişiyle insanlığa baharı getiren, arşa ilahi tebessümü konduran Seyyide Fatıma
Gidişle Allah’ın Aslanından yürüme takatini alan tesnim, huriyi kübra Seyyide Fatıma
İnsanı Kamil’in hücceti, ilahi cemalin aynası değil kendisi Seyyide Fatıma
Şairlere nutkunu tutturan, Akillere sükut ettirren, Ariflere fena-i kübradır Seyyide Fatıma
Allah Resulünün eşsiz emanetine nasıl davrandı bu ümmet, ondan sonra ne oldu; şair dile getirmiş:
Dinin direğini yıkmaya geldi zalimler
Vahyin evini kuşattı densizler
Hakkın kapısını yaktı zorbalar
Arşı ela meleğinin kanadını kırdı arsızlar
Siz aziz Ehlibeyt dostlarını bu matem günlerinde Seyyide Fatıma (s.a)’nın bazi faziletlerini anmaya ve ona olan sevgi ve muhabbetimizi percinlemeye davet ediyorum.
Hayr-ı kesir Seyyide Fatıma (s.a)
“Şüphesiz biz sana bol hayır (bereketli nesil) vermişiz. Öyleyse Rabbin için namaz kıl ve kurban kes. Doğrusu asıl ebter (soyu kesik) olan sana kin duyandır.”
Allah Resulü(s.a.a)’in erkek evladı vefat edince kafirler “Artık Muhammed’in soyunu devam ettirecek erkek evladı kalmamıştır; kendisinden sonra yolu da sönüp gider” şeklinde söylentiler yayarak Müslümanları rencide ediyorlardı. Allah Teala Kevser suresini nazil ederek Allah Resulüne müjde verdi.
Kevser suresinde geçen vaad Seyyide Fatıma(s.a)’nın dünyaya gelmesiyle gerçekleşti. Velayet güneşi onun evinden insanlığa doğdu. O Allah tealaya en mukarreb insanların Anası, muallimesi, mudebbiriydi.
Öyle bir hayrın kaynağı olduki Seyyide Fatıma(s.a)
Hz. İbrahim(a.s) kendi soyundan insanların imamet makamına nail olması istediğinde ona ahdinin zalimlere ulaşmayacağını bildiren Allah Teala O hayr-ı kesiri Seyyide Fatıma(s.a)’nın soyunda karar kıldı.
“Rabbi İbrahim'i bir takım emirlerle denemiş, o da onları yerine getirmişti. Allah, "seni insanlara önder kılacağım" demişti. O "soyumdan da" deyince, "zalimler benim ahdime erişemez"”(bakara, 142)
Nübüvvet Evinin hemşiresi Seyyide Fatıma(s.a)
Seyyide Fatıma(s.a) daha küçük yaşlarda iken Allah Resulünün hüzün ve kederlerinin vefakar ve fedakar ortağıydı. Allah Resulü(s.a.a) risalet görevini yerine getirme yolunda bütün benliğiyle çaba gösterirken gördüğü zulüm ve eziyetler karşısında Seyyide Fatıma(s.a) babasına anne olan Seyyide Fatıma(s.a) üzerini temizliyor, yüzünü yıkıyor bir tarftanda göz yaşlarına boğulmuş bir şekilde Alemlere rahmet olarak gönderilen Allah Resulüne reva görülen zorbalıkların acısının kederini taşıyordu. Allah Resulü(s.a.a) bu şefkat çiceğine “Ümmü Ebîha” (Babasının annesi) lakabını verekek kendisi için Seyyide Fatıma(s.a) nasıl bir anlam ifade ettğini insanlığa duyurmuştur.[1]
Ali’nin evinin direği Seyyide Fatıma(s.a)
Seyyide Fatıma(s.a) bir azize’yi kübra olmasına rağmen Hz. Ali(a.s)’ın evine öyle düzgün ve düzenli bir şekilde bakmaktaydı ki Hz. Ali(a.s) bu konuda bir sahabeye şöyle buyuruyor: “Kendim ile Fatıma’nın durumunu sana anlatmamı ister misin? Fatıma o kadar evime su taşıdı ki, kırba bedeninde iz bıraktı; o kadar el değirmeniyle buğday öğüttü ki, elleri nasır bağladı; o kadar evde temizlik yaptı, evi süpürdü ki, elbiseleri bozardı, o kadar kazanın altında ateş yaktı ki, elbiseleri kararmaya başladı.”[2]
Seyyide Fatıma (s.a) Peygamber (s.a.a) gibi yüce bir şahsiyetin kızı ve Arap kahramanlarının burnunu yere süren Hz. Ali (a.s) gibi bir kahramanın eşi olmasına rağmen, evde bir hizmetçi gibi çalışmaktan arlanmıyordu. O da pekala lüks bir hayat sürdürebilirdi. Ama Ehl-i Beyt ailesinden bunu beklemek yanlıştır. Çünkü onlar Allah’ın rızasını hiçbir şeyle değişmezler. Onlar çalışmayı ibadet bilirlerdi. Elbette Hz. Ali (a.s) bütün bu ev işlerinde Seyyide Fatıma(s.a)’ya yardım ediyor ve onu yanlız bırakmıyordu. Kendi aralarında iş paylaşımı yapmışlardı evin içine merbut olan işleri Seyyide Fatıma(s.a) üstlenmişti evin dışına merbut olan işleri ise Hz. Ali (a.s) üstlenmişti.
Hz. Ali (a.s) Seyyide Fatıma (s.a)’nın kendi hayatında ki yerine şöyle ifade ediyor: “Yoğun bir koşuşturmanın ardından eve gelip Fatıma’ya baktığımda bütün gam ve üzüntülerim yok olup gidiyor.”[3]
Masum İmamların müdebbiri Seyyide Fatıma(s.a)
Hz. Hak hayr- kesir olan Seyyide Fatıma (s.a)’ya kısa ama bereketli ömründe beş çocuk sahibi olmayı nasip etmiştir. Bu cennet meyvelerinin isimleri sırasıyla şöyledir: Hasan, Hüseyin, Zeynep, Ümmü Gülsüm ve Muhsin. Beşinci evladı olan Muhsin, henüz dünyaya gelmeden annesinin karnında iken annesine yapılan saldırı sonuçu şehit edilmiştir. Seyyide Fatıma (s.a)’yı vahyin güneşi, Allah Resulü, Alemlere rahmet olarak gönderilen insan-ı kamil eğitimiş ve terbiye etmiştir. Seyyide Fatıma (s.a) annenin çocuğuna süt vermesinden okşamasına, öpmesine kadar bütün hareket ve davranışların, konuşma tarzının ve çocuğa söylenen sözlerin onun hassas ruhunu nasıl etkilediğini en kamil düzeyde derk etmiş ve o doğrultuda insanlık tarihinin iftiharı olan evlatlar yetiştirmiştir.
İmam Hasan gibi, hassas durumlarda İslam’ın menfaatlerini korumak ve esaslı bir inkılaba zemin hazırlamak için canını dişine takıp susabilecek, İmam Hüseyin gibi can, evlat ve malından geçerek İslam’ı diriltebilecek, Zeynep ve Ümmü Gülsüm gibi hak ve hakikatı bütün yalınlığıyla insanlığa hutbe ve konuşmalar yaparak sunabilecek zalimin tağutun saraylarını başlarına yıkaçak cesaret ve feraset abideleri terbiyet etmiştir beşeriyete.
Kimdir Seyyide Fatıma (s.a)
Gelin Allah Resulü ve Masum İmamların dilinden dinleyelim Seyyide Fatıma (s.a)’nın kim olduğunu:
Peygamber Efendimiz (s.a.a) şöyle buyuruyor:
“Fatıma, gelmiş ve gelecek olan bütün cennet kadınlarının en üstünüdür.”[4]
Bir başka hadiste ise Peygamber Efendimiz (s.a.a) şöyle buyuruyor:
“Fatıma bedenimin bir parçasıdır, ona eziyet bana eziyettir, onun hoşnutluğu benim hoşnutluğumdur ve Fatıma insanların bana en aziz olanıdır.”[5]
Yine Peygamber Efendimiz (s.a.a) Seyyide Fatıma (s.a)’yı muhatap alarak şöyle buyuruyor:
“Allah Teala senin gazabınla gazap eder, senin hoşnutluğunla da hoşnut olur.”[6]
Yusuf bin Zebyan, İmam Cafer Sadık (a.s), Seyyide Fatıma (s.a) hakkında şöyle buyurdu der: “Fatıma (a.s), Allah katında dokuz isimle çağrılır: 'Fatıma, Siddika, Mübareke, Tahire, Zekiyye, Raziye, Merziyye, Muhaddese, Zehra.' Sonra 'Fatıma'nın ne anlama geldiğini biliyor musun?' buyurdu. Ben; 'Efendim bana açıkla' dedim. Bunun üzerine, İmam (a.s) şöyle buyurdu: 'Fatıma denilmesinin sebebi, şer ve kötülüklerden masum ve mahfuz olduğu içindir.' Sonra da şunu ekledi: 'Eğer Ali (a.s) olmasaydı, Adem'den kıyamete kadar yeryüzünde Fatıma için layık bir eş bulunmazdı.”[7]
İmam Rıza (a.s) babalarından naklen Resulullah'ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
“Miraca gittiğimde Cebrail (a.s) elimden tutup beni cennete götürdü, cennet hurmasından bana verdi, ben de onu yedim. O hurma benim sırtımda nütfeye dönüştü. Yeryüzüne döndüğümde Hatice’yle birlikte olduk, O Fatıma’ya hamile oldu. Binaenaleyh Fatıma insan şeklinde olan bir huridir. Cennetin kokusunu özlediğimde kızım Fatıma’yı kokluyorum.”[8]
İlk velayet şehidesi Seyyide Fatıma (s.a)
Seyyide Fatıma (s.a) Allah Resulü(s.a.a)’in rihleti sonrasında gelişen siyasi olaylara boyun eğmemiş ve Allah Resulünün vasiyetine ve ilahi emre göre davranmak isteyen ashabın seçkin ve imanlı insanlarına evini sığınma yeri karar kılmıştı. Bir taraftan ise Hasan(a.s) ve Hüseyin(a.s)’ı yanına alarak medinenin ileri gelenlerinin kapısını çalıp onların neden ilahi emre itaat etmediklerini, Allah Resulüne verdikleri sözü ve Allah Resulünün onlardan aldığı biatı neden çiğnediklerini soruyor insanları aydınlatmaya ve haktan sapmalarını engellemeye çalışıyordu. Bu yolda verdiği mücadelenin unutulmaması ve hakkın hakikatı arzulayan her insan için gizli kalmaması için Hz. Ali(a.s) şöyle vasiyet etti: “Beni geceleyin kefenle ve gizli olarak toprağa ver; kabrim de bilinmesin!”[9] böylece insanlar bu durumun sebebini araştırmaya başlayacak ve gerçekleştirlen ihanetin anlaşılması sağlanmış olacaktı. Gün hak için mücadele günüydü zamanın dünyaperestlerinin karşınına dikilme günüydü. Kudreti sakifede düzmece bir secimle ele geçiren karanlık güçler durum böyle giderse koltuğu kaybedeceklerini anladılar ve Seyyide Fatıma (s.a)’nın evini sardılar. Eve sığınan ve ashabı kiram’ın teslim olmasını ve zorla biat etmesini istediler aksi taktirde evi yani Peygamber evini, Allah Resulünün cennetin kokusu bu evden geliyor dediği evi ateşe vereceklerini söylediler. Seyyide Fatıma (s.a) kapının arkasına gecerek onlardan gitmesini istedi ne yazıkki zalimler bu durumu fırsat bilip zorla kapıyı kırdılar. Bu sırada kapının arkasında kalan Seyyide Fatıma (s.a) aldığı yara sonucu ağır bir şekilde hastalanıp kısa bir süre sonrada Şehadet şerbetini içti.
Rabbim! Bizleri Seyyide Fatıma (s.a) razı olduğu, onun verdiği hak mücadelerin erlerinden karar kıl, bizleri velayet sevdası üzere iyi bir Müslüman olarak kendi katına çağır. Öyleki Kıyamet günü Seyyide Fatıma (s.a)’nın huzurunda başını önüne eğenlerden olmayalım!!!
[1] Bihar-ül Envar c. 43, s. 16, 19
[2] Bihar’ul- Envar, c.43, s. 82 ve 134.
[3] Menakıb-i Harezmî, s.256.
[4] Bihar-ül Envar c. 14, s. 206, c. 43, s. 21, 37.
[5] Bihar-ül Envar c. 43, s. 26, 39.
[6] Bihar-ül Envar c. 27, s. 70
[7] Bihar-ül Envar c. 43, s. 10
[8] Avalim’ul- Ulum ve’l- Meaarif, c.11, s.10.
[9] Bihar-ül Envar, c. 43, s. 199